Egzersiz & Fitness |
Merhaba,
Bu hafta blog yazımda size insan büyüme hormonunu tanıtacağım. Sadece yüzeysel bir tanıtımdan ziyade çalışma mekanizmalarından ve muhtemel stimüle (teşvik etme) ve inhibe (engelleme) faktörlerinden de bahsedeceğim. Yazı sonunda insan büyüme hormonu hakkında birçok gizemi aralamış olacağız. İnsan büyüme hormonu (HGH), hipofiz bezimiz tarafından üretilen önemli bir hormondur. Büyüme hormonu (GH) olarak da bilinen bu hormon, özellikle çocuk ve gençlik dönemlerinde büyümenin düzenlenmesinde son derece kritiktir. Ayrıca, HGH metabolizmayı desteklemek, kas gücünü ve büyümesini teşvik etmek ve yağsız vücut kütlesini arttırmak için gereklidir (1,2). Bazı akademik kanıtlar, düşük HGH seviyelerinin yaşam kalitenizin düşmesi, hastalık riskinizin artması ve vücut yağ miktarınızın artışı ile karakterize olacağını ifade etmektedir (3). Özellikle yaş ilerledikçe HGH düzeyinde düşüşler görülmektedir. Bilimsel araştırmalar 40 yaşından sonra her 10 yıllık dönemlerde ortalama toplam HGH düzeyinin %14 kadar düştüğünü ifade etmektedir (4,5,6) Teknik bir bilgi de paylaşayım, eğer büyüme hormonu seviyenizin düşük olduğundan şüpheleniyorsanız doktorunuzdan veya bir sağlık kuruluşundan bilimsel literatürün önerdiği insülin tolerans testi, GHRH-arginin stimülasyon testi veya glukagon stimülasyon testi gibi çeşitli testleri kullanarak büyüme hormonu düzeyinizi ölçtürebilirsiniz (7). Genellikle genetik bozuklukların ve diğer sağlık durumlarının neden olduğu dramatik bir durum olan büyüme hormonu eksikliği, doktor tedavisi gerektirse de belirli durumlarda sağlık uzmanının yönlendirdiği şekilde diyetinizde ve yaşam tarzı seçimlerinizde değişiklik yaparak, HGH seviyenizi regüle edebilirsiniz (8,9).
Yazının bu noktasından itibaren size HGH’nizi normal seviyelerde tutmanıza hatta natürel yollardan yükseltmenize yardımcı olacak başta egzersiz ve yaşam değişikliği stratejileri hakkında bilimsel kanıtlar eşliğinde bilgiler vermeye çalışacağım. Öncelikle HGH seviyenizin vücut ağırlığınızdaki yağ miktarından etkilediğini bilmelisiniz. Özellikle, taşıdığınız göbek yağının miktarı doğrudan HGH üretiminizle ilgili olabilir (10). Göbek yağı seviyesi yüksek olanlarda HGH üretiminin bozulduğu ve hastalık riskinin arttığı hatta, daha yüksek miktarda göbek yağına sahip olmanın daha düşük HGH seviyeleriyle bağlantılı olduğu rapor edilmiştir (11,12). Dahası, bazı araştırmalar artan göbek bölgesi yağlarının tek başına HGH salınım düzeyinin düşmesi ile değil beraberinde birçok metabolik hastalık için de öncül olduğunu vurgulamaktadır (13,14). Bu bakış açısı ile dikkat etmemiz gereken en temel nokta, göbek bölgesi fazla yağlarımızı azaltarak, HGH düzeylerimizi arttırabilir ve muhtemel metabolik hastalık riskimizi düşürebiliriz.
Egzersizin insan organizması için benzersiz ve sayısız etkileri her geçen gün kanıtlanmaktadır. Egzersiz uygulamalarının HGH düzeyi için etkili olup olmadığı da merak edilen başlıklar arasındadır. Bu bağlamda, bilimsel literatür egzersiz katılımının akut ve kronik olarak HGH düzeylerini artırabileceğini ifade etmektedir. Ancak, egzersiz yolu ile ortaya çıkacak olası HGH artışının boyutu, tercih edilen egzersizin türü ve yoğunluğunun yanı sıra kardiyorespiratuar fitnes seviyenize de bağlı olabileceği vurgulanmıştır (15). Spesifik olarak yüksek yoğunluklu egzersiz pratiklerinin çeşitli çalışmalarda HGH düzeylerini artırma potansiyeli olduğu gösterilmiştir. Ancak orta yoğunlukta sergilenen egzersiz pratiklerinin de benzer şekilde faydalı olduğu bulunmuştur (16,17,18). Bununla birlikte, uzun vadede egzersiz pratiklerinin vücut ağırlığını düşürmede etkili olduğu düşüldüğünde vücut yağınızın azaltılması yolu ile HGH düzeyinizi optimize edebileceği de öngörülebilir. Egzersiz ile HGH düzeyini araştıran akademik araştırmalar her ne kadar egzersiz türü, süresi, yoğunluğu gibi faktörler özelinde bir fikir birliğine varmasa da başta aerobik (HIIT vb.) olmak üzere direnç egzersizleri yolu ile hem akut hem de kronik dönemde kazanımlar elde edileceği ifade edilmektedir. Bu bağlamda, egzersiz rutininiz içine hem farklı yoğunluklarda aerobik hem de direnç egzersizleri eklemek HGH konsantrasyon düzeyinizi optimize etmek için akılcı olacaktır.
HGH konsantrasyon düzeyi artışı için bakmamız ve üzerinde düşünmemiz gereken bir diğer başlık açlık süresi veya oruç tutma pratikleridir. Genel olarak, araştırmalar aç kalmanın HGH seviyelerinde büyük bir artışa yol açabileceğini gösteriyor. İlginç bir şekilde güncel bir araştırmada 24 saatlik bir açlık uygulanan katılımcıların (47 kişi) HGH düzeylerinin beş kat arttığı bulundu (19). Daha erken dönem araştırmalarda ise 2 veya 5 günlük oruç pratiklerinden sonra HGH konsantrasyonunun arttığı gösterilmiştir (20,21). Ayrıca, oruç ya da açlık pratikleri vücut yağını düşürmede etkili bir yaklaşım olarak kabul edildiğinde azalan depo yağ miktarı nedeniyle HGH konsantrasyonunda artış olabileceği de öngörülmektedir. Açlık ve HGH düzeyi arasında tartışmalı bulgular da mevcuttur. Bu çalışmalar özellikle açlık ile insülin düzeyi arasındaki ters ilişki nedeniyle düşük insülin seviyelerinin HGH salınım sinyal yolaklarını olumsuz etkileyebileceğini iddia etmektedir (22). Bu bilgiler ışığında beslenme rutinimiz içinde zaman zaman açlığın HGH düzeyimiz üzerine etki potansiyelini kullanmak rasyonel olabilir. Özellikle 16 saat ve üzeri açlık periyotları HGH konsantrasyon düzeyini tatmin edici düzeyde arttırabilir.
Beslenme HGH salınım düzeyi arasındaki ilişki büyük oranda insülin salgısı ve bağlı çalışan sinir yol ve yolakları ile ilintilidir. İnsülin düzeyi üzerinde meydana gelen dramatik değişimler HGH salgılanmasına aracılık eden nöral yol ve yolakların çalışma mekanizmalarını değiştirebilir (23). Literatür özellikle obez olan kişilerde karakterize olan yüksek insülin düzeylerinin HGH düzeylerini azaltabileceği yönünde vurgulara sahiptir. Bu bağlamda çalışmalarda, Obezite gelişim riskini (depo yağ miktarı) arttıran rafine karbonhidratlar ve basit şekerlerin insülin seviyelerini dramatik yükselteceği bundan dolayı HGH düzeyini düşürebileceği vurgulanmış ve bu bakımdan rafine karbonhidratlar ve basit şeker tüketiminin sınırlandırılmasının HGH düzeyi optimizasyonu açısından işe yarayabileceği ifade edilmiştir (22,24,25,26). Beslenme açısından literatür bazı spesifik amino asitlerin HGH konsantrasyon düzeyini arttıracağını ifade etmektedir. Araştırmalarda, arjinin içeren yiyeceklerin ya da takviyelerin tek başına alınsa dahi HGH'yi arttırabileceği iddia edilmiştir (27). Her ne kadar sonuçlar tutarsız ve tartışmalı olsa da ister egzersiz ile beraber ister tek başına arjinin tüketmenin HGH konsantrasyon düzeyini arttırma potansiyeli olabilir (27,28,29). Bu kanının altında yatan en temel kanı ise L-arginin’in vücutta HGH sentezi ve salgılanmasından sorumlu sinyal yol ve yolakları aktive edebileceği gösterilmiştir (29). Literatürde, 30 aktif erkek üzerinde yapılan bir araştırmada, gece boyu açlık sonrası 10 gram (g) arjinin almanın HGH seviyelerinde ılımlı bir artışa yol açtığı saptanmıştır (30). HGH salgı potansiyeli açısından bir diğer amino asit gama aminobütirik asittir (GABA). GABA beyinde, omurilikte ve vücudun başka yerlerinde bulunan bir nöro-transmitterdir. Dahası, beynimizin efektif çalışması için gerekli sinyaller gönderen bir amino asit türüdür (31). Aynı zamanda, GABA’nın beynimiz ve merkezi sinir sistemimiz için iyi bilinen bir sakinleştirici ajan olarak, stresi azaltabildiği ve uykuyu destekleyebildiğini iddia eden araştırmalarda vardır (32). GABA ile HGH arasındaki ilişkiyi inceleyen erken dönem bir araştırmada ilginç bir şekilde, GABA takviyesi almanın, istirahatte HGH düzeyini %400, egzersiz sonrasında ise %200 artışa yol açtığı bulunmuştur (33). Bazı başka araştırmalar doğrudan olmasa da GABA'nın uykuyu iyileştirmeye yardımcı olabileceğini kanısı ile kaliteli bir gece uykusu döngüsünü sağlamanın HGH düzeylerini artırabileceği iddiasını savunmaktadır (2,32,34). Ancak, arjinin ve GABA'nın HGH düzeyleri üzerindeki uzun vadeli etkileri konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu ve sağlık sorunu veya özel durumu olan kişilerin bu tarz beslenme stratejileri uygulamadan önce bir uzmana başvurmaları daha akılcı olacaktır.
Son olarak, HGH düzeyi ile uyku süresi ve kalitesi arasındaki ilişkiyi inceleyelim. HGH, uyuduğumuzda salgı düzeyini arttırma potansiyeli olan bir karaktere sahiptir. Literatürde, sirkadiyen ritim ya da biyolojik (içsel) saatimiz aracılı olarak HGH’nin çalıştığını ve gece saat 23:00 ila 03:00 arasında en yüksek salgı potansiyeline ulaştığını vurgulamaktadır (35,36). Bu bakış açısı ile 23:00 ila 03:00 saatleri arasında yeterli miktarda derin uyku çekmek, uzun vadeli HGH üretiminizi artırmanın en iyi stratejilerinden biri olabilir. Uyku kalitesi ve süresini geliştirme potansiyeli olan ve buna bağlı olarak uzun dönem HGH konsantrasyon düzeyinizi geliştirebilecek bazı bilimsel temelli stratejileri de paylaşıyorum (37).
Sonuç olarak, insan sağlığının korunması ve sürdürülmesi hatta hastalıkların önlenmesi ve tedavi edilmesinde HGH konsantrasyon düzeyi kritik öneme sahiptir. Bu nedenle yazı boyunca yaşamınızın hangi döneminde olursanız olun HGH konsantrasyon düzeyinizi optimize edebileceğiniz bilgiler paylaşmaya çalıştım. Haftaya tekrar yeni bir blog yazısında buluşmak üzere. Unutmayın, hayat sağlıklı ve zinde olunca güzel….
Saygılarımla,
Prof.Dr. Emin KAFKAS
Hardline Akademi Başkanı
Referanslar